Kur’ân; değişik inanç ve düşüncede, farklı karakter ve davranışta olan kimselerin kendi çehrelerini görüp tanıyabildikleri bir aynadır. Onda yer yer açıkça, yer yer işaret ve kinaye ile bir yerinde önceki milletlerin ve kişilerin durumları, başka bir yerinde ise doğrudan o kişilerin kendileri anlatılmıştır.
“Biz size, içinde sizin kendinizin anlatıldığı“ bir kitap indirdik. Siz hâlâ bunu anlamıyor musunuz?” Enbiya,21/10.
Ünlü hadis âlimi ve İmam Ahmed b.Hanbel’in talebesi Şeyhülislâm Ebû Abdullah Muhammed b. Nasr el-Mervezî
Bağdadi (202-294 H.) “Kıyâmü’lleyl” kitabında bu âyetin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olan ve selefin Kur’ân’ı kavramasına, kur’ân’ı incelemesine ışık tutan ibretli bir olayı anlatmaktadır:
Büyük şan, şöhret sahibi tâbiînden Arap komutan Ahnef b.Kays” bir gün otururken biri şu âyeti okudu:
“Biz size, içinde sizin kendinizin anlatıldığı bir kitap indirdik.
Siz bunu hâlâ anlamıyor musunuz? 21/10.
Bunu duyan Ahnef irkildi ve: “Bana hemen Kur’an-ı Kerîm’i getirin de, orada kendimin anlatılışını arayıp bulayım,kendimin kimlerle birlikte olduğumu, kimlere benzediğimi göreyim” dedi. Kur’ân-ı Kerîm’i açtı. Bir takım insanlara rastladı ki onlar şöyle tanıtılıyorlardı:
“Gecenin az bir bölümünde uyurlardı. Seher vakitlerinde bağışlanmalarını istiyorlardı. Onların malları içinde dilenenlerin
de, dilenmeyenlerin de (her ikisinin) hakları vardı.” Zariyat,51/17.18.19
Başka birtakım insanlara daha rastladı ki onların durumuda şöyleydi:
“Onların yanları (gece namazına kalktıkları için) yataklarından uzak kalır. Rablerine korku ve umutla dua ederler. Kendilerine rizik olarak verdiklerimizden de infak ederler.”Secde,32/16.
Daha başka birtakım insanlara rastladı ki halleri şöyleydi:
“Ve Rablerine secde ederek (acz ve edeble) geceyi ayakta geçirenler.” Furkan,25/64
Ve daha birtakım insanlara gözü ilişti ki onlar anılıyorlardı:
“Onlar bollukta da darlıkta da mallarını Allah yolunda harcarlar, öfkelerini yenerler, insanların kusurlarını bağışlarlar. Allah ise iyi şeyler yapanları sever.” Âli imran,3/134.
Bazı insanlara daha rastladı ki, halleri şöyleydi:
“Bizzat kendileri muhtaç durumda olsalar bile başkalarını kendi canlarından daha üstün tutarlar. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar muradlarına erenlerin ta kendileridir.”Haşr,59/9.
Daha başka birtakım insanlara da gözü ilişti ki, onların karakterleri şöyle çiziliyordu:
“(Bunlar) büyük günahlardan ve çirkince utanmazlıklardan kaçınanlar,öfkelendiklerinde ise bağışlayanlar.”Şûra,42/37
“Rablerinin emrine uyanlar, namazı dosdoğru kılanlar, kendi aralarında işlerini danışarak çözenler ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden başkalarına verenler.” Şûra,42/38
Bu âyete gelince yoruldu ve: “Yâ Rabbi! Ben kendi durumumu biliyorum. Ben bu kimseler arasında görülmüyorum.”dedi.
Sonra başka bir yol tuttu. Bu sefer birtakım insanlarla karşılaştı ki onlar şöyle tasvir ediliyorlardı:
“Çünkü onlar, Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur” denildiğinde
büyüklük taslarlardı. “Biz, mecnûn bir şâir için mabûdlarımızdan
vazmigeçecekmişiz?” derlerdi.”
Saffat,37/35.36
Sonra şöyle tasvir edilen insanlarla karşılaştı:
“Allah, bir olarak anıldığı zaman âhirete inanmayanların
kalbi öfkeyle kabarır. Oysa daha başkası anıldığında ise hemen
sevince kapılırlar.” Zümer,39/45
Birtakım insanlara da rastladı ki onlara:
“Sizi cehenneme sokan nedir? (diye sorulunca) günahkârlar:
Biz namaz kılmazdık dediler. Yoksula da yedirmezdik, bâtıla dalanlarla beraber biz de dalardık. Din (âhiret) gününü yalan
yiyorduk. Sonunda kesin bir gerçek olan ölüm gelip bize çatti diye cevap verdiler.”Muddesir,74/42-46.
Buraya gelince kısa bir süre için sessiz hareketsiz dikilip durdu. Sonra ellerini kulaklarına koyarak:
“Ey Allah’ım! Ben bunlardan sana sığınırım, ben onlardan uzağım.” dedi.
Artık o Kur’ân-ı Kerîm’in yapraklarını çeviriyor, kendisinin anlatıldığı yeri arıyordu. Sonunda şu âyete gelip durdu:
“Onlardan başka bazı insanlar daha vardır ki onlar günahlarini açıkça itiraf ettiler. Onlar iyi bir ameli başka bir kötü amelle
karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tevbelerini kabul eder. Şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir.” Tevbe,9/102.
Burada elinde olmadan ağzından; “Evet, evet işte benim durumum bu.” sözü döküldü.
İnsan ve Kur’an ikiz kardeştir denir.
İkizini bulup tanıyanlara, onunla barışanlara ne mutlu !
ح